Geçen yazımda sizlere kısaca taşlarla tanışma öykümü aktarmıştım. O yazıdan sonra bir çok e-mail  aldım. Bir e-mail’de “bilgisayarınızdaki taşlarla ilgili bilgileri benimle paylaşır mısınız ?” diye de bir soru geldi. Yazıma başlamadan ilgilenenlere söylemeliyim ki elimde hiç bir döküman yok bu konuyla ilgili, benim için de çok hoş ve tatlı bir heyecan aylık olarak bunları yazıya dökmek.

Evet, gelelim tanışma faslından sonra taşlarla ilk deneyimlediklerime… Resim’de göreceğiniz büyük bir Amatist (10 cm) ile büyük bir Kristal Kuartz (12 cm) ilk aldığım iki taş… o zamanki bilinçsizlikle nasıl gidip de bu kadar muhteşem taşlar seçtiğime hala şaşıyorum !!

İlk önce taşlarımı deniz suyu içinde arıttım. (o zamanlar Reiki yoktu daha hayatımda, şimdi taşlarımı Reiki’yle arıtıyorum) Sonra elime Amatisti aldım. Hafif bir meditasyon müziği koydum ve hatta daha keyifli olsun diye de bir amber tütsüsü yaktım. İlk defa birşey yapacağım ya.. resmen heyecanlanmıştım. Sol avucuma taşımı oturttum, gözlerimi kapadım ve diğer elimi de taşın üzerinde havada tuttum. İnanılmaz bir şekilde sağ avucumun içinde titreşimleri hissetmeye başlamıştım. Taşa kalbimden pembe bir ışık yollamamı söylüyordu kitaplardan biri, pembe sevginin rengiydi. Ben de aynen öyle yaptım, biraz sonra kalp çakramda bile titreşimleri hisseder hale gelmiştim. Ciddi bir şekilde iletişim oluşmuştu sanki aramızda. Elimde ametistim ile oldukça uzun bir meditasyon yaptım, gözlerim kapalıyken sanki bir gökkuşağının ortasında oturuyor gibiydim. Her yer değişik ve parlak renklerle dolmuştu sanki. Bu ilk deneme inanılmaz heyecanla doldurmuştu içimi, bütün gün yüzümde komik bir tebessümle gezdiğimi hatırlıyorum J)) Bu deneyim o taşla aramda bir bağ kurdu gibi hissediyordum, arada “acaba psikolojik olarak kendim mi yaratıyorum” diye de sorgulamadan edemiyordum açıkçası. Bundan emin olabilmek için bu meditasyonu aralıklarla bir kaç defa denedim. Her defasında daha da güçlenen bir etkileşim oluyordu aramızda, hatta taşımla konuşmaya bile başlamıştım bu meditasyonlar sırasında, sürekli ona onu ne kadar sevdiğimi anlatıp duruyordum. 

 

O yıllarda Azerbaycan’a yerleşmiştik. Bir gece eşimle bir yemekten dönerken yolumuzu kaybettik. Orada öyle sokaklarda ışıklandırma falan yoktu o zamanlar, yollar karanlık, hepsi birbirine benziyor ve biz traji komik bir şekilde şehrin içinde dönüp duruyoruz arabayla, 2 saate yakın bir zaman oldu ama biz hala dönüyoruz…. saat geç, yolda birini bulsak sorunu çözücez ama yok!! Artık sinirlerim bozulmaya başlamıştı,  birden aklıma taşım geldi ve ben çok yoğun bir biçimde taşımı düşünmeye başladım… bunu bilinçli yapmadığımı itiraf ediyorum.. o an  sanki aramızda  bir iletişim kuruldu gibi hissettim ve birden eşime sağa dönmesini söyledim… o da “neden” demedi, o kadar döndükten sonra biraz daha dönsek nolur dedi sanırım içinden :)). Neyse, biraz gittikten sonra kendimizi eve giden yolda bulduk ve eve ulaşmayı başarabildik sonunda. Bu çok garip bir deneyimdi benim için ama bu işe gittikçe sardırmaya başladığımı hissediyordum. Bir de sonradan keşfettiğim bir şey var… bu tür şeyler sadece gerçek ihtiyaç anlarında oluşuyor… sonradan denemek için yaptığım benzer bazı çalışmalarda  başarısız oldum çünkü….

Ve yine Azerbaycan’da bir gece… evimiz şehrin ıssız bir yerindeydi.. ve arada dışardaki kapıya garip adamlar gelip kapıyı yumruklayıp duruyorlardı, arada da kulağımıza yabancılara gece yapılan saldırı haberleri geliyordu… (o yıllarda daha bir garipti oralar..şimdilerde çok daha iyi) kısacası çok sevimli bir mekan değildi ve o gece eşimin zorunlu bir seyahati nedeniyle ilk defa evde yalnızdım…

Evimizin bulunduğu yer çok tekin olmasa da ev oldukça emniyetliydi, ancak hiç adetim olmadığı üzere o gece içimde bir tedirginlik hissediyordum… bir süre resim yaptım, TV izledim, kitap okudum ve sonunda artık uykum gelmişti ama bi türlü uyumaya cesaret edemiyordum. E… görmemişin bir taşı olmuş ya, benim de taşımla birşeyler yapmak geliverdi aklıma…. aldım elime taşımı ve meditasyon yapmaya başladım. Önce taşıma sevgi yükledim, sonra da o sevginin taşın içinde büyüdüğünü düşündüm ve taşın ucundan güçlü yeşil bir ışık olarak çıktığını, tüm evi sararak korumaya aldığını imgeledim. Artık taşa olan güvenimden mi, yoksa imgelemeye harcadığım enerjinin içimdeki olumsuzluğu hafifletmesinden mi,  ya da yaptığım şeyin gerçekten işe yarayacak olduğunu hissetmemden mi, bilmem, inanılmaz bir hafiflik ve rahatlık duygusuyla yatıp deliksiz bir uyku çektiğimi hatırlıyorum… 

İlerleyen yıllarda ametistimle daha bir çok çalışmalar yaptım ve her zaman en özel taşım olarak yerini korudu açıkçası. Arada Türkiye’ye geldiğimde kendime çeşitli taşlar almaya devam ettim. Bir yandan  da kristal kuartz üzerine yoğunlaşmaya başlamıştım… Örneğin her zaman bilgisayarımın yanında radyasyonu çekmesi için bir kuartz bulunduruyordum… işe yarayıp yaramadığını anlamak tabii ki mümkün değil ama mantığıma da uygun geldiği için bunu yapmaya hala devam ediyorum. Bir kaç günde bir, bir bez parçası ile tutarak akan suyun altında mümkün olduğunca uzun süre tuttukdan sonra, arıtıp yeniden bilgisayarımın yanına koyuyorum.  Kristal kuartz’dan hem çalışma taşı, hem de kolye olarak taşıyabileceklerimle de değişik çalışmalar yaptım.

Kristal Kuartzların bir erkek türü bir de dişi türü olduğunu öğrendim. Saydam, cam gibi olanlar erkek, sütlü gibi ve daha mat olanlar dişi olarak adlandırılır. Erkek grubunda olanlar canlılık ve enerji verirken, dişi grubunda olanlar daha sakin bir enerjiye sahip oldukları için, özellikle meditasyon yaparken kullanıldığında oldukça hoş bir derinleşme sağlar. Kristal kuartz kolye olarak kullanıldığında, ucunun aşağı ya da yukarı olmasındansa yan olarak takılmasının daha dengeli bir enerji verdiğini deneyimledim. Gerçi buna benzer şeyler kitaplarda da yazar. Özellikle de her iki ucu fasetalı olanlar kolye için biçilmez bir kaftan’dır diyebilirim, ancak iki ucu fasetalı olan taşları bulmak pek kolay olmuyor. Yine bu taşı bir şişe suyun içine önceden arıtarak koyup bir gece beklettikten sonra bu suyu  içmenin toksinleri atmaya yardımcı olduğu da yazar kitaplarda. Bunu da denedim, işe yaradığını söyleyebilirim ve  hala zaman zaman yaptığım bir uygulamadır bu da…

Bu aylık da bu kadar…. gelecek sayılarda daha değişik taşların üzerimdeki etkilerini anlatmaya devam edeceğim..

Tijen Aykut