Bir yeniden yapılanma sürecidir gidiyor. Son dönemin yeni modası da bu. Arının temizlenin detoks kamplarına girin deli gibi meditasyonlar yapın aman haaa ruhunuzu ihmal etmeyin.

Hele de söz konusu kalıplarımızsa, sormayın gitsin. Geçmişi didiklemeler, her unutulmuş olayı hatırlayıp, sorumlularını suçlamalar sonra affetme azat etme meditasyonları gırla gidiyor. Uygulanan yöntemleri duydukça dudağım uçukluyor valla, insanoğlu kendine bu eziyetleri nasıl reva görür anlayamıyorum.

Tüm bu arınma çabaları devam ederken, bildik üç beş evrensel etik uygulanmaya gayret ediliyor ama hepsi aynı potaya sığamıyor. Neden acaba? Uygulamada bir sorun olduğundan olabilir mi? Ya da bu işleri kasarak bunları yaptığımız için olabilir mi?

Sistem nasıl olurda, size hayatı daha zorlaştırarak bunları yapmanızı ister ki? Hangi alt bilinç, bu kalıbı görmezden gelebilir ki? Her şeyin acı çekilerek yapılanması kalıbınızdan bahis ediyorum.

Gel gelelim o kadar enteresan şeyler duyar olduk ki şaşmamak elde değil. Bırakın sistemin nasıl çalıştığını bilmeyi basit mantıkların bile bulup göreceği şeyler göz ardı edilip, yapılan uygulamaların mükemmel sonuçları olduğu konusunda, kendini kandırmanın dışında hararetle başkalarına da tavsiye etmeye kadar varıyor işler.

Her hangi bir uygulama önünüze geldiğinde az bilginizle bile kontrol edebileceğiniz noktalar mutlaka vardır.

Diyelim ki örneğimiz geçmiş travmalarımızı temizlemek olsun. Bunun içinde geçmişe enerji gönderiyoruz. Genel kanının aksine geçmişe yönelik yapılan çalışmalar öyle kolayca her şeyi halletmez. Aksine o dönem ve olaylar neticesinde oluşan davranış ve duygusal kalıpları günümüzde çözmemiz gerekir. Yaptığımız çalışma sadece o olaylardaki ya da süreçteki duruşumuzla ilgili farkındalık geliştirmemize ve bunları bugünümüzde çözmemize yardımcı olur o kadar. Yani siz aslında böyle bir çalışma yaparken şuna niyet etmiş oluyorsunuz; “Ben geçmişteki hatalarımdan ya da yaşanmışlıklarımdan edindiklerimin bugünkü izlerini görmek dersleri tamamlamak ve içselleştirmek istiyorum.”

Buradan da anlaşılacağı üzere “ben geçmişe enerji yolladım temizlendim” demek koca bir yalan olur o kadar. Hatta ne kadar uğraşırsanız uğraşın kalıplarınızın hepsini temizleyip halledemezsiniz bazıları kalmalı ki yeni derslerinizi süreçlerinde yaşamanızı sağlasınlar.

Aksine bir de evrensel başka bir etiği çiğnemiş oluruz ki bu da adil ve dengeli olmadığımızı işaret eder, o da anda kalma hali. Siz geçmişe gömülüp o zamanların konuları ve oluşan kalıplarla debelenirken şimdiyi ve şimdinin getirdiklerini rahatlıkla kaçırıp fark edemeyebilirsiniz. O zaman, zaten temel etiklerde yaptığımız hatalar bizim süreçlerimizin uzamasına sebep olmayacak mı?

Kaldı ki şimdi de durmayarak belki kendimize yeni travmalar da yaratıyoruz? Çünkü her ne yaparsak yapalım bütünlük bilinci içinde kalmamız gerekmiyor mu? Eğer öyleyse geçmişteki ilişkiler ve kişiler yüzünden şimdiki kişiler ve olayları fark edemiyor hatta erteliyor olabiliriz. Tüm bunlar bir araya gelince enerjinin çalışma prensiplerine bile ters düşmüş oluyoruz. Demek ki en azından yapmaya niyet ettiğimiz bir çalışmayı doğru amaçlar ve gerçekçi yaklaşımlarla yapmalıyız.

Burada değinmeden ve iki laf etmeden geçmek istemediğim bir konuda detokslar.

Kendi bedenimize yapabileceğimiz ciddi hasarlar var elbette. Hatta zaman zaman bedenimizi dinlendirmek de asli görevimiz ama bedeni yıpratarak ona iyilik etmiş olmuyoruz orası kesin. Çünkü bilinçsizce yapılan her eylem zararlı ama bir de biz bu detoksların çoğunu bedenimize iyilik olsun diye yapıyoruz şaka gibi. Adı vermeyeceğim ama bazı otellerin düzenlediği detoks kamplarının sadece birer para tuzağı olduğuna inanmıyorum, öyle olduklarını yakinen biliyorum.

Birincisi bu kadar kapsamlı bir programın tamamen sizin bedeninize ve metabolizmanıza göre planlaması gerekir. Yani önceden sıkı bir kontrolden geçmelisiniz. Bu kontrollerde kesinlikle dikkat edilmesi gerekenlerin başında kan değerlerimiz ve minareler daha sonrada sindirim sistemimiz gelir. Nedenine gelince; vücudumuz ona verdiklerimiz ve sağladığımız koşullara uyumlanır ve kendini buna göre siste matize eder . Değişikliklere karşı kendini ayarlayabilmesi için zamana ihtiyaç duyar. O yüzden çok uzun soluklu diyetleri uyguladığınız da bir süre sonra metabolizmanız buna da alışacağı için kilo vermeniz duracaktır o zamanlarda diyetisyenler diyet listelerini ve kalori alım oranlarını değiştirirler. Tüm diyetler bile bir uzman kontrolünde yapılmalıdır denmesinin en başlıca sebebi ise düzenli olarak kontrollerinizin kan şekeri, kan değerleri vs. doktor gözetiminde olmasını sağlamak içindir.

Bir detoks programı ise amacı yada tanıtımı nasıl yapılırsa yapılsın metabolizma için ağır bir şok oluşturabilir. Bu tip detokslar esnasında komaya girmiş hatta hayatını kaybetmiş insanlar tanıyor olmak beni bir miktar daha bu konuda hassas yaptı. Bir detoks programı ile nasıl komaya girilir demeyin başınıza saksı düşmesi olasılığından daha yüksek oranda olduğu kesin. Çünkü vücudunuzda bazı minarelerin dengesinin bozulması, bedenin kendi fişini çekmeye karar vermesine neden oluyor. Mesela Potasyum eksikliğinin ortaya aniden çıkması gibi. Potasyum eksikliği ise sizi çok kısa sürede komaya sokup uzun soluklu bir hastalık sürecine sokuyor çünkü beden tekrar düzene girip çalışmaya başlamadan önce bir çok sistemi sıfırladığı için hepsinin tekrar tam faaliyete geçmesi hem zaman alıyor hem de bir çok araz bırakabiliyor. Keza bu süreç içinde yaşayacağınız yan etkiler yaşam kalitenizi ciddi olarak etkiliyor.

Bu mineralleri nasıl kaybediyoruz peki? Sadece likit beslenip, sürekli boşaltım sistemlerimizi çalıştıracak bir beslenme formuna geçtiğimizde. Çünkü beden ihtiyacı olan maddeleri önce midede sonra karaciğerde ve böbreklerde süzerek alır. Hatta mide zarı doğuştan ince olan kişilerde sıklıkla kansızlık gözlenir çünkü B vitaminleri geç emilimlidirler ve mide zarınız inceyse gerekli emilim süresini tanımaz size dolayısı ile de B vitamini eksikliğinden kaynaklı bir kansızlık ve sinirlilik haliniz oluşabilir. Bilinçsiz vitamin kullanmakta keza çok doğru ve doğal değildir. Bedeninizin size anlattığı ama sizin anlayamadığınız iletişim dilinizi geliştirmeniz size sağlıklı ve uzun bir beden ömrü sağlayacaktır.

Bana çok ilginç gelen bir olay yaşamıştık 2 yıl kadar önce. İzmir sağlıklı yaşam fuarında bir yağ firmasının sahibi ile çok enteresan ve bilgilendirici bir sohbetimiz olmuştu. Konu yağ yapımı ve yağların kullanımı ile ilgiliydi. Hatta daha sonra bahsettiklerini gözlerimle de görmem için fabrikalarına davet ettiler ve gerçekten çok ilginç bir gezi oldu benim adıma.

O zamanlar yeni moda olmuş olan keten tohumu, sohbetimizin baş konusu olmuştu. Aynı dönemlerde çok meşhur bir doktorumuz, her gün yüksek tirajlı bir gazetede tam sayfa sağlık haberleri yazıyordu. Kendisi, diline keten tohumunu dolamış herkese günde 2 çorba kaşığı keten tohumu yemeyi hararetle öneriyordu.İşin uzmanından konuyu dinleyince işin rengi değişti elbette. Çünkü konuştuğum bey ziraat mühendisi olmuş masterını da gıda mühendisi olarak yapmış. İlk olarak bana keten tohumunun yapısını anlattı. Kavrulmamış hali ile keten tohumunun üzerinde gözle zor görülen tırtıklarından bahis etti bunların sindirim sistemine çokça alınmasının ince bir zarla kaplı olan bu sisteme zarar vereceğinden dem vurup aslında keten tohumunun sahip olduğu omega zincirinse kısa olduğunu ekledi. Dolayısı ile günlük omega ihtiyacını karşılamak için gereken doz 20 çorba kaşığı. Eh tabii 20 çorba kaşığı kavrulmamış keten tohumu zararlıysa acaba kavrulmuşu yenir miydi? Külliyen zarar, yanma eşiği çok düşük olan keten tohumunu kavurmayı bırakın 40 santigrat dereceyi geçen bir ısıya maruz bırakırsak, içindeki faydalı yağlar beziryağına dönüşüyormuş yani toksit yağ oluyormuş. Hatta ısı konusu o kadar ciddi ki yağ çıkarmak için preslendiğinde bile basınçla oluşacak olan ısı da aynı etkiyi yapacağı için bu tip ısı eşiği düşük tohum ve bitkilerin soğuk pres denilen özel bir makine ile preslenerek yağlarının çıkarılması gerekiyormuş. O zaman 1 çorba kaşığı keten tohumu yağı, 20 çorba kaşı keten tohuma denk gelecek ve gereken omega zinciri tamamlanmış olacakmış.

Tüm bu bilgilerden sonra merak ettim bu meşhur doktorumuza ulaşıp bunları kendisine ilettiler mi diye? Birkaç kez kendisine ulaşmak için mesaj bırakmış, mail yazmışlar, doğru bilgilendirme yapsın diye ancak geri dönmemiş sadece asistanı; “Sponsorluk verirseniz firmanızdan bahis ederiz” demiş. İşte bizde işler böyle yürüyor. Ve bu doktorlar otellerle anlaşarak hem gazete köşelerinde de bolca bahsedip reklam yapıp detoks programları düzenliyor. Sonra mı ne oluyor? Metabolizma rahatsızlıkları bir süre sonra başınıza kalıcı olarak yerleşip, yaşam kalitenize sıkı bir darbe vuruyor. Bozulan tiroit dengesi, mineral dengesi, vitamin eksiklikleri, asabiyet gibi şikâyetlerimiz için bu sefer ruhsal terapileri kovalamaya başlıyoruz.

Sonuç olarak az gıda, bol likit ve egzersiz yapmak her vücut ve metabolizma için uygun değildir. Zaten gerçekten ağır bir toksin birikiminiz olduğunu düşünüyorsanız beslenme biçiminizde, bedensel ihtiyaçlarınızı göz ardı etmeden bir değişime geçmek ve belki o noktada bir uzmandan beslenme önerileri almak ve normal sisteminizde aldığınız likit oranını sadece su içerek biraz çoğaltmak çoğu zaman yeterli bile olacaktır. Boşuna “su hayattır” dememiş eskilerimiz. Tabii bu arada yaşam koşullarınızı ve yaşamdaki duruşunuzu dengelemek, bunu da süreklilik arz edecek şekle sokmak daha uzun vadeli ama kalıcı ve az hasarlı bir yöntem olacaktır.

Ebru Tandoğdu