Bir gün bir bilge köpekle tanıştırmıştım sizleri hatırlarsınız. Hani şu “Bisküviti hala ağzında” olan…

O ağzındaki bisküviti kime götürdüğünü sormuştum hani ona… O akşam bana ve oradaki insanlara neler anlatmak istediğini sormuştum, hangi dersleri bize verdiğini sormuştum o bilge dişi köpeğe hatırlarsınız…

Yine yağmurlu bir Istanbul akşamı daha… Yağmur, baharla yaz ayının karışımı ılık nefesiyle yağmakta dışarıda. Ben yine arabamın içindeyim, arabamın silecekleri ise çalışıyor, müzikle birbirine paralel…

Yoldayım… Ve kafamda binbir türlü düşünce… Yoğun bir iş dönüşü trafiği, yağmur da eklenince buna… Çekilmez oluyor bu Istanbul trafiği…

Arabamın teybinde Sting “Shape of my heart”ü yorumluyor… Neon ışıkları bir yanıp bir sönüyor… Kafamda binbir türlü düşünce seli, ilerliyoruz yavaşça…

Aylar önce bilge bir dişi köpekle karşılaştığım çam ağaçları ve diğer büyük çınar ağaçlarıyla dolu alana doğru geliyorum yine… Çam ağaçları bıraktığım güzellikte duruyor. Çınar ağaçları ise döken yapraklarını yemyeşil olarak açmış bir şekilde karşılıyor beni. Ya o benim sevimli bilge köpeğim. “Acaba orada hala ağzında bisküvi ile beklemekte mi?”

Trafik lambaları sayılarını sayıyor, 47, 46, 45… Yağmur ise şiddetini arttırmış, yağmaya devam ediyor. Sting “Shape of my heart”ü yorumlamaya devam ediyor… Neon ışıkları bir yanıp bir sönüyor, kafamdaki binbir türlü düşünceyle ve arabamın silecekleriyle paralel…

Trafik ışıklarına ulaşmayı başarabildim sonunda… Saymaya başladı sayılarını… 47, 46, 45… Sol tarafımda o nefis manzarasıyla park ve ağaçlar, esen hafif tatlı yağmur rüzgarıyla selam vermekte sanki… Cam hafif buğulanmış, dışında ise yağmur tanecikleri… Gözlerim ise tanıdık birisini aramakta…

Trafik ışıkları hala saymaya devam ediyor, 28, 27, 26… Acaba onu bir daha görebilecek miyim? Şimdi ne yapıyor? Kimlere ne öğretiyor?

Trafik ışıkları hala saymaya devam ediyor… 5, 4, 3… Hareket etmeme az kaldı… Trafik açıldı, gözlerim ise hala sol tarafta ağaçlar arasında…

İlerlemeye başladım ama. O da ne? Ağaçlar arasında tanıdık bir gülümseme… O tatlı bakış… O tatlı ifade… Ve dört şirin minik yavruyla gezinen bir köpek var orada… Hızla frene basıyorum… Arkadan gelen araçlar da benimle beraber frene basıyorlar. Etrafı bir fren sesi kaplıyor…

Dörtlülerimi yaktım, arabamı kenara çektim… Arkamdaki sürücülerin el ve kol hareketlerine aldırmadan, arabadan dışarı çıktım. Ağaçlıklara doğru hızlı yürümeye başladım… Kendime soruyorum bu arada, “Acaba o gün karşılaştığım dişi köpek ve yavrularımı bunlar?..” Ben onlara doğru koştukça, yavrular ürkek bir şekilde annesinin arkasına saklanmaya başladılar… Anne köpek ise öyle kalakaldı. Kendisini ve yavrularını savunmaya hazırlanmış bir ifadesi var…

Yumuşak bir ses tonuyla “Kızımmmm, kızımmmm” diyerek yanlarına yaklaştım… Gözgözeyiz… Yavrular titremekte… Dişi köpek ise ses tonumdan olacak ki sakin bir şekilde beni karşılamakta… Ve işte… Kuyruğunu sevinçle sallamaya başladı… Evet, işte O… İşte aylar önce karşılaştığım ve bisküviti ise hala ağzında olan o bilge köpeğim yine karşımda…

Birbirimizi kucaklıyoruz sanki… Üzerime ön ayaklarını koydu… “Sev beni der” gibiydi ürkek bakışları… Seviyorum, okşuyorum ben de başını.. Sonra dönüp gururla yavrularına baktı… “Onları da sev” der gibiydi bu hareketi… Onları da sevmeye başladım… Hepsinin karınları aç olduğu belliydi… Hemen arabamın yanına döndüm, onlar da peşimdeler tabii ki… 4 güzel yavru ve annesi… Arabamın torpido gözünde her zaman saklamakta olduğum bisküvit paketini alıp, yanlarına çöküverdim..

Yağmur yağmaya devam ediyor… Arabamın dörtlüleri yanıyor. İçerde Sting hala “Shape of my heart”ü yorumluyor. Silecekler ise müziğe eşlik etmekte… Gözlerim bu mutluluktan dolayı yaşlı… Ve ben 4 sevimli yavru ve o dişi bilge köpekle bisküvitimi paylaşmaktayım yine… Hepimiz aynı anda yiyoruz. Konuşmadan… Çıkarttığımız “kırt kırt” sesleri ise büyük bir huzur vermekte bizlere…

Kısa sürede bisküvit paketimiz bitiverdi… Karınlarının doymadığını biliyorum ama, paylaştığımız bu mutluluk her şeye değerdi doğrusu… Teşekkür edercesine 4 minik yavru kendilerini sevdirdiler… O bilge dişi köpekle gözgöze kaldık yine… Teşekkür eder gibi bakıyor ve ağlamaklı ince bir ses tonuyla bir şeyler söyler gibi davranıyordu… Onun da başını okşamaya başladım… Ellerimi yalıyor, ön patilerini dizlerime koymaya çalışıyordu… Birbirimize öylece sarılıverdik…

Yağmur şiddetini artırmış, gözlerimden akan yaşlara karışıp bizleri ıslatırken, onları orada bırakıp arabamın başına dönüverdim yeniden… Onlar da ağaçlar arasında sevinçle oynaşıp gözden kayboldular…

Arabam bıraktığım yerde, dörtlüler bir yanıp bir sönmekte, az ilerdeki trafik lambaları ise sayılarını saymakta… Sting “Shape of my heart” söylemekte, silecekler ise hala müziğe eşlik etmekte… Bense ıslanmış ve çamurlu bir şekilde ağaçlıklara doğru yaşlı gözlerle bakmaktayım…

Sevimli bilge köpeğim bugün bana yine neler öğrettin? Güle güle git, yolun açık olsun dört sevimli minik yavrunla…

Ertan Yurderi